Blog

Fikr-i-Fikir

Fikr-i-Fikir, bir gün “Hadi blog açayım.” diyerek başlamadı.

Bu isim, yıllardır anlatageldiklerimi toparlamak, peşinde olduğum fikirleri paylaşmak için bir vesile ararken doğdu.

Hem anlamlı, hem hafif ironik, hem de taşıdığı çifte anlamla tam yerine oturuyor: “Fikr-i-Fikir”  — yani hem fikrin kendisi, hem de fikre dair fikirler.

Burada her yazı ya bir fikrin ekseninde döner ya da bir fikrin peşine düşer.
Stratejiden yaratıcılığa, iletişimden inovasyona, bazen de sadece akla takılan bir soruya odaklanır.
Marka hikayeleri de anlatır, başarı ve başarısızlık hikayeleri de.
İyi fikirleri alkışlar, ilham veren yaratıcıların önünde saygıyla eğilir.

İlk yazılarda yaratıcı problem çözmenin Apollo 13’le ne ilgisi olduğunu, bir jean markasının nasıl holistik stratejinin afiş yüzü olabildiğini, verilerin nasıl hikâyeye evrildiğini yazdım.

Ama bu sadece bir başlangıç.

Bundan sonra Fikr-i Fikir’de;

• Kurum kültüründe inovasyon nasıl filizlenir?
• İkna edici bir hikâye sadece kelimelerle mi yazılır?
• Şehirler, ürünler ve insanlar nasıl markalaşır?
• Yaratıcılık ve cüretkârlık arasında nasıl bir ilişki olabilir?
• Yapay zeka çağında insanın fikri hâlâ neden vazgeçilmezdir?
• Yaratıcı liderler neden otoriter liderlerin yerini alıyor?
• Başımıza icat çıkaranlar başımızın tacı olamaz mı?
• Müşteriniz sadık mı, yoksa sizi aldatıyor olabilir mi?
• Fikir fukaralarından fikirlerinizi nasıl koruyabilirsiniz?
• Ve bazen de sadece “Bu neden daha önce kimsenin aklına gelmedi?”

…gibi soruların peşine düşeceğiz.

Bazı yazılar markalara seslenecek, bazıları yöneticilere, bazıları ise genç girişimcilere ve hatta öğrencilere.

Kimi zaman bir soru soruyor kimi zaman bir derdi dile getiriyor olacak.
Yaratıcılığa, markaya, iletişime, pazarlamaya dair bir sözü olacak.
Ve burada bulacağınız her bir yazının merkezinde mutlaka bir fikir ışığı olacak.

“Fikr-i-Fikir, o ışığın etrafında toplanmak için var.

Yeni yazılar geldikçe siz de o ışığı göreceksiniz.

Fikr-i-Fikir’e hoş geldiniz…